Varlık ve Sınırları Üzerine

                                                                                  (Tablo: Jacek Yerka- The Romantic Garden)
        

Bir matematik tanımı: ‘’Daire: Çember tarafından sınırlandırılan düzemsel alana daire denir.’’ Yani daireyi daire yapan, çevresindeki yuvarlaksı çizgiselliktir. Çember algılanmaksızın daire de kavranamaz.

Varlığı belirleyen ve kendiliğini sağlayan şey, onu çevreleyip oluşturan sınırlarıdır; dolayısıyla sınırları bilinmeyen bir varlık da tam olarak kavranamayacaktır. Sınırları bilmek, yani bir şeyi tanımak ise, ancak ki sınırlara varıp ta müşahade etmekle mümkün olabilecektir. Sözgelimi, çemberin etrafını dolanmaktan, köşelerine-dönemeçlerine anlaya anlaya dokunmaktan, kuvvet uygulayarak aşılıp aşılamayacağını denemeye uğraşmaktan ve hudutlarında vakit geçirmekten… Bir arazinin nerede başlayıp nerede bittiğini bilmeden o alanı tanımak mümkün müdür?...

 

Sınırları bilmek asgari bilme vazifemizken, bunun bir adım ilerisi ise 'sınırları zorlamak'tır. Sınırları zorlamak, söz konusu varlığın imkânlarını bilmenin yanısıra, aynı zamanda bu imkanları geliştirip genişletmek gibi bir vizyon ve revizyon da taşır. Sınırlarını zorlamadığımız bir şeyin doğasını da tam olarak kavrayamayız, zira –ebilirliğini ve kapasitesini bilmeyiz. Öteleriniyse –haliyle- hiç göremeyiz. Hangi bir diğer alanın sınırıyla kapı komşusu olduğunu ve etkileştiğini… Neliğini… Neye dayandığını... Nereden beslendiğini... Dolayısıyla burada ustalıkla ve eminiyetle at da koşturamayız zira hâkimi değilizdir. Zenginliklerine ve detaylarına vakıf olmak ise hayal olur. Neticede bizim oraya verebileceğimiz bir şey de olamaz zira doğasını bilmediğimiz bir zemine tohum da ekemeyiz. Sadece yer ve gideriz; yer ve gider. Ama asla doymadan. Asla beslenmeden. Asla kendimizden bir şey bırakamadan. Asla tadını alamadan. Ve asla anlamadan ve kavramadan… Orası bizim mekânımız olamaz; biz oranın ancak misafiri ve ziyaretçisi olabiliriz.

 

Çoğu şeyle ilişkimiz böyledir. Çok az şeyi tanıyarak ve kavrayarak muhatap oluruz; tanımanın sınır’larda ve yeri geldiğinde de ötesinde gerçekleşeceğini bilmeksizin onu tanıdığımızı zannederek; hatta bu sanı üzre bile düşünmeksizin örtük bir biçimde öyle varsayarak… Ancak şu da var ki, sınırları zorlamak biraz da doymazların ve yetinmezlerin işidir. İşin doğrusu çoğu insan böyle bir ihtiyaç içinde de değildir. Daire daireyse ve en olağan ne şekilde deneyimlenebiliyorsa, insanlar bu kadarı bir tecrübeyle ortalama bir mutluluk düzeyinde yeterince iyi hissederler ve bu onlara, onlar için yeterlidir. Hatta ki bu durumun değişmesi onlar için bir huzursuzluk sebebi bile olabilir; çünkü değişiklik yenilik demektir ve yenilik yadırganasıdır. Sınırları zorlamak kimi insanların aklına bile gelmeyecek denli önemsizken, kimi insanların da mutlak doyum kaynağı olmak gibi bir hayatiyet taşıyabilir. Dolayısıyla bu dürtü ve dürtüsüzlükler, kaynağını büyük oranda mizaçlardan alır.


Sınırları zorlamak biraz da, daireyi kareleştirmek isteyebileceklerin, hudutların başlayıp bittiği yerleri değiştirmek ve söz konusu varlığın doğasını başkalaştırmak niyetinde olanların, hatta belki sınırları toptan kaldırmak amacındakilerin işidir. Dolayısıyla sınırları kaldırmak yahut değiştirmek, artık yeni bir ekol kurmak ve başka yeni sınır sahalarının efendisi olmak gibi, bir çeşit fethe karşılık gelir.

 

Sonuç olarak herhangi bir alan’a hakim olmanın, bir başka deyişle, herhangi bir uğraşta çok iyi olmanın dereceleri ilkin sınırları bilmek ile başlıyor; sonra, sınırları zorlamak ile derinleşiyor ve en son da, sınırları değiştirmek ya da kaldırmakla da virtüözsel bir aşkınlığa evriliyor. Lakin itiraf edelim ki, sınırları bilmek bile, günümüz toplumunda lüks duruma getirilmiş oldukça üst bir seviyedir…

 

Ses sanatçılığında bu aşkınlıkları Patti Labelle yaptı, Dimash Kudaibergenov yaptı, Demetrio Stratos yaptı, Diamanda Galas, Yma Sumac, Yıldız İbrahimova, Sainkho Namtchylak, So Hyang, Nina Hagen, Diego el Cigala, Kristin Chenoweth, Sexavet Memmedov, Cecilia Bartoli, Sevinç Sarıyeva, Rachelle Ferrell, Camaron de la Isla, Jennifer Holliday, Meredith Monk, Gong Linna, La Paquera de Jerez, Ivan Rebroff, Nusret Fatih Khan, Rahat Fatih Ali Khan, Tan Weiwei, Cafer Yusuf yaptı, Jenniffer Hudson yaptı.. Her biri, birbirinden bambaşka ekollerin efendileri… Tüm sınırları zorlayanlara ve aşanlara hürmetler olsun…


Sacide Eftalya Fettahoğlu 

21 Mayıs 2015

Yorumlar

  1. Müsaadenizle eklemek istediğim bir düşünce de var:
    Bazen öyle olur ki ilk bakışta sınırları tanınan ve bilindiği düşünülen bir durum, özünde çok farklı niteliktedir. Mesela nokta olarak gördüğümüz işaret aslında yarıçapı 0(sıfır) olan bir çemberin ta kendisidir. Ama bunu az kişi anlamlandırabilir.Demek istediğim sınırlar zorlandıkça elbette kapasite arttırımı kaçınılmazdır fakat pek çok zaman sınırlarımızı tanımak için önce ne olduğumuzu bilebiliyor olmamız gerekir ki kaybettiğimiz belki de asıl referans burasıdır. Bunun içindir ki ilk ayet "Oku" olmuştur. Kainatı oku, benliğini oku vs.. Okuyabilenler gelişim yelkenlerine rüzgâr doldurdukça sınırlarını keşfetmeye başlar da,zorlar da...Kaldırabilir mi emin değilim.
    Teşekkür ederim değerli yazınızı paylaştığınız için..Okunası fikirlerin sahipleri hürmet adresinin öncelikli sahibidir...

    Ses sanatçılığında sınırları zorlayan bir isim daha biliyorum ki kendisi bu saydığınız kulvarda yerini çoktan almıştır:Eftalya Fettahoğlu Emirmiran...💐

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendini Gerçekleştirmek Üzerine

Bana ''Hayvansever'' Diyen Kişi 'Hayvansevmez' Olmalıdır...